27 Ağustos 2018 Pazartesi

OKUDUKLARIM ÜZERİNE

KARDEŞİNİ DOĞURMAK

Gencecik bir gazeteci olan Büşra Sanay'ın nitelikli cinsel istismar üzerine kaleme aldığı bir kitap. İçeriğinde mağdurlarla, cezaevi psikologları ile, adli tıpçılarla röportajların yer aldığı kitabın son bölümlerinde üniversite öğrencileri ile bir anket çalışmasının yapıldığı, okundukça sizi oturduğunuz yerde rahat bırakmayacak olan bir eser.

Nedir nitelikli cinsel istismar? Önce böyle başlayalım. Bu işin niteliklisi mi olurmuş diye sorduğum bir soruydu bu kendime. Ama hukuk bunu irdeliyor. Bir diğer adı ile ensest hukuken evlenmesi yasak olan kişilerin aralarında kurduğu cinsel ilişki. Nitelikli olması da bir organda yaratılan tahribat gibi açıklanabilir. Verilen cezalar basit cinsel istismar mı nitelikli mi buna göre değişebiliyor. Buna ek olarak yaş aralığına göre de değişebiliyor.

Eser kafanızdaki birçok soru işaretini cevaplayıp yeni sorular yaratabiliyor. Bu bir hastalık mıdır? Daha çok hangi toplumlarda görülür? Eğitimin payı nedir? Cezaların caydırıcılığı nedir? Hapis cezası yeterli midir gibi sorular ve daha birçokları. Psikologlar bunun bir hastalık olmadığını cinsel bir sapkınlık olarak nitelendirilmesi gerektiğini söylüyor. Hastalık, tedavi edilmesi gereken bir şey eğer buna bir hastalık denirse ceza ehliyetinin ortadan kalkabileceğini belirtiyorlar. Her toplumda geçmişten günümüze görülen bir istismar ve pek de bitirilebilir bir şey olarak görülmüyor-insan soyu devam ettikçe- Eğitimin payı elbette ki büyük bu da bireyi ve toplumu eğitme açısından tabi çünkü günümüzde toplumumuzda yer alan birçok kadın kuruluş bile devletin korumacılığının ve caydırıcılığının yetersiz olduğundan söz etmekte ancak bireye eğitimi gerçekleştirebilecek imkanlar henüz yeterli düzeyde konuşulmamakta. Hapis cezasına gelirsek bu maalesef ki yeterli değildir. Çünkü istismarcılar yaptıklarından pişmanlık duymuyorlar kabul etmediklerinden dolayı. Biz toplum olarak bu kişileri unuttuğumuz takdirde içeriden çıktıktan sonra aynı davranışı sergilemeyecekleri ne malum. Bu nedenle ifşa etmenin önemi vurgulanıyor.

Kitapta beni şaşırtan noktalardan biri; istismarcı bireylerin kadın ya da çocuk hiç fark etmez, ziyaretlerine eşleri, anne ve babalarının gitmeleri. Eşler kocalarına güven duyup, inkar ediyor ve hatta görüşmede ''pembe oda'' talep ediyorlar. Pembe oda; tutuklu ve hükümlülerin eşleri ile cinsel birliktelik yaşadıkları oda. Bu da bir nevi ödül gibi bir durum oluşturuyor.

Demem o ki; okuyunuz. Bilmediklerimiz, bilip de ahkam kestiğimiz yargılarımız, insanlara yapıştırdığımız yaftalar, ırka göre yaptığımız ayrımcılıklar, istismarı bilip de saklamak ile cezai yükümlülüklerimizin doğabileceği. Bunların hepsini bilmek ve aşmak için, kendimizi bilmek ve aşmak için okunmalı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder