2 Mayıs 2019 Perşembe

OKUDUKLARIM ÜZERİNE

GÖRMEK

Bir gün toplum iradesi, başa geçecek herhangi bir hükümetin kendileri için yetersiz olabileceğini görürse ne olur? Bir halk bir hükümeti nasıl cezalandırır? Yaptırım uygulayan hep devlet bu yaptırıma maruz kalan da hep halk mıdır?

Bu kitabı okuduğumda devletin bir halktan nasıl çekinceleri olduğunu görebildim. Çünkü toplum kamusal haklarını kullanarak bir davanın üzerine yürüdüğünde artık geriye yapılabilecek olan şeylerin hiçbir masum yanı kalmamış oluyor. Çünkü herkes ayağını mevcut yorgana göre uzatır ve ortada bir suç unsuru oluşmaz, bu ancak yaratılmaya çalışılır. İşte burada da olan budur; toplum devleti cezalandırmak için bir seçim esnasında sandığa beyaz oy atar yani boş oy. Bunun yanlış olduğu, suç olduğu hiçbir yasal gerekçeyle açıklanamaz.

Peki suç nasıl yaratılır? Yasada bahsi geçen masumiyet karinesi şu değil midir; ''Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.'' Suçu ispat etmek de iddia makamının görevidir. Burada ise dört yıl öncesinde körlüğün tüm toplumu ele geçirdiği zamanlarda yalnızca görme yetisini kaybetmeyen bir kadına yüklenir bu suç. Beyaz olan körlük ile sandığa atılan beyaz oy arasında bir ilişki kurulur. Örgütsel bir girişim olduğundan söz edilir. Amaç suç yaratmak için kişiyi toplum önünde ifşa etmek ise burada da bunu hükümet elindeki en güçlü silahı olan medya ile yapar.

Peki sandığa boş oy atmanın topluma yüklenmiş bir cezası olmaz mı hiç? Elbette ki olur; sıkıyönetim. Bildiğimiz gibi devletin bu konuda bir kabullenme, oturup durum değerlendirmesi yapması beklenebilir bir şey olmaz. Tahmin ettiğimiz üzere hemen harekete geçer ve bu durumdan dolayı toplumu suçlar. Fakat şu hiç aklıma gelmezdi ki -kurgunun güzelliği de zaten buradadır- devletin topyekün başkenti terk etmesi... Bu tıpkı onu artık sevmeyen bir sevgiliden istemeye istemeye ayrılmak gibi değil midir? Fakat dedim ya; hükümet asla oyunu kaybetmeyi kabullenmez. Bunu günümüzde olmuş olanlardan da anlamak zor değil.

Biri diğerinin devamı olan bu iki eserde de -Körlük ve Görmek- beyaz olan tarafta halk siyah olan tarafta devlet yer alıyor. Önce cezalandırılan körlük oluyor sonra ise görmüş olmak...