21 Nisan 2018 Cumartesi

OKUDUKLARIM ÜZERİNE



HARFLER VE NOTALAR


Hasan Ali Toptaş'ın eserlerinde ne anlatmak istediğini, neyi amaçladığını, okura hangi birikimlerle ulaşmak istediğini anlamak için ilk okunması gereken kitaplarından biridir Harfler ve Notalar. Postmodernizmin canlı bir örneğidir çünkü yazar. Eserlerinde dil oyunlarına geniş bir yer verir ve kelimelerini adeta besteler. Bu nedenle yazarı anlamak için önce fikirlerini beyan ettiği bu denemelerinden başlayın derim.


Yazarı kendi ağzından bir belgeselinde dinlemiştim ve orada anlattığı her şey neredeyse bu eserinde var. Çocukluğunda Bekir Yıldız okuyup onunla karşılaştığında heyecandan tir tir titrerken Bekir Yıldız'ın ''bir daha beni okuma!'' deyişindeki hayret edişini, anlatırken adeta resmediyordu. Utangaç, aynalı lakabı dolayısı ile toplum içerisine pek çıkamayan, her gördüğü edebiyat sohbetine katılıp arka sıralarda çekimser bir tavırla oturan bir çocukluk onunkisi. Hep bir kütüphane memuru olmak istemiş ancak icra memurluğu yapmış biri. Yazmasaydı edebiyatımızda koca bir sayfa hep boş kalmış olacaktı.


Harfler ve Notalar'da yazarlara, yazar adaylarına, okurlara altı kalın çizgilerle çizilecek mesajları var Hasan Ali Toptaş'ın. Diyor ki;

-Okura yazmak ile okur için yazmak arasında dağlar kadar fark var. Birinde kalem özgürdür ama diğerinde esaret altında.

-Bir eser daima ayakta yazılmalıdır. Yazar, mevcut iktidar anlayışından uzak, her zaman bırakıp gidecekmiş gibi fazla ayrıntıya kapılmadan, kendi için yazmalıdır.

-Yazar metnin içindeki saati kendi kurar. Zaman burada yazarın hükmündedir, yavaşlatması gereken anlarda çeşitli tekniklerle yavaşlatır, hızlandırması gereken anlarda hızlandırır. Dünyevi hız bir nebze bile hissettirilmez satırlarında ama bu zerrece gerçek zamanı umursamadığı anlamına gelmez.

-Hikaye kelime kusularak değil kelime yutularak yazılır. Günümüzde hâlâ okunan hikayelerin sebebi içlerinde bir yerde gizil bir durumun söz konusu olduğundandır. Eğer yazar her sonucun, durumun, tavrın nedenini açıklamış olsaydı biz onu açıklığa kavuşturduğumuzdan hâlâ okuyor olmazdık.

-Bir düzyazı da şiir gibi yazılmalıdır. Kastettiğim tabi ki de aynı doğrultuda değil aynı özen ve titizlikte.


Muharrem Ertaş, Neşet Ertaş, Şükrü Erbaş, Abbas Sayar gibi insanlarla nice dostluklar ve yakınlıklar kurmuş onlara karşı olan sevgisini kelimeleri ile içselleştirmiştir.


Ve der ki; ey hayat, bana kör noktamı aydınlatacak bol ışıklı dostlar ver. Kastettiği, karanlık noktasında kalmış hayatında önem arz edecek olan eserler...